seo syiodldkqn

seo syiodldkqn

seo syiodldkqn

ıklarını duyarakkorku ve öfkeden köpüren komutanla boğusuyordu. Cadı görünürlerde değildi; kadından yayılan oürkütücü beyaz ısık gitmis, karanlıkta kaybolmustu.Sol yanından boğuk bir ses duyan Kharas dönünce, basbüyücü-nün çağırmıs olduğu iki hayaletin,kanları donmus bir dehsetle, büyücünün cesedine baktıklarını seo syiodldkqn gördü. Onlara dikkatle bakanKharas, asağı düzlemlerden çağırılmıs bu zebanilerin mavi pantolonlu bir kender ile deri önlüklübir gnome’dan baska bir sey olmadığını gördü.Kharas’ın bu olay üzerinde durup düsünecek vakti yoktu. Yapmak için geldiği isi basarıylatamamlamıstı, en azından hemen hemen tamamlamıstı. Komutanla hiçbir sekildekonusamayacağını, simdi konusamayacağını biliyordu. O andaki en önemli düsüncesi adamlarınısağ salim oradan çıkartmaktı. Çadırın içinde kosan Kharas, savas baltasını eline aldı, adamlarınacüce dilinde yolundan çekilmelerini seslendi ve baltayı seo syiodldkqn doğrudan Caramon’a fırlattı.Balta adamın tam kafasına vurarak, onu düsürse de öldürmemisti. Caramon koca bir öküz gibidevrilmisti; aniden çadırın içine ölümcül bir sessizlik hakim oldu.Her sey birkaç dakika içinde olup bitmisti.Çadırın bez kapısından bakan Kharas, nöbetteki genç Söval-ye’nin yerde baygın yattığını gördü.Uzaktaki ateslerin basındakilerin bir seyler duyup gördüğüne dair hiçbir belirti yoktu.Uzanan cüce, sallanan feneri durdurarak etrafına bakındı. Büyücü kanlarının olusturduğu bir göliçinde yatıyordu. Komutan da onun yakınına uzanmıstı, sanki bayılmadan önce son düsüncesibuymus gibi eli kardesine doğru uzanmıstı. Bir kösede de cadı, sırt üstü, gözleri kapalı yatıyordu.Cüppesi üzerindeki kanı gören Kharas adamlarına sert sert baktı. Dçlerinden biri basını salladı.Özür dilerim Kharas, dedi cüce, bakıslarını kıza indirip titreyerek. Ama…ondan gelen seo syiodldkqn ısık okadar p

çarpan kalbi, kanının damarlarında hızla akmasınaneden oluyor, sakaklarını369368Tzonklatıyor, boğazında atmasına neden oluyordu. Crysania’ya bakarak basıyla onayladı. Zamanıgelmisti.Yüzü büyük bir heyecanla kızarmıs olan; gözleri, dualarının coskusunun parlaklığıyla dahasimdiden pırıldayan rahibe, doğrudan Kapı’nın içine seo syiodldkqn girerek, Raistlin’in karsısındaki yerini aldı. Buhareket için adama mutlak, tam, sarsılmaz bir güven göstermesi gerekiyordu. Yanlıs söylenen tekbir hece, yanlıs bir anda alınan yanlıs bir nefes, dilin sürçmesi veya elin kayması hem kız, hem deadam için ölüm demekti.Bu sekilde -kendi ahmaklıklarından dolayı kapatamadıkları bu korkunç Kapı’yı korumak için buyolu bulan- kadim insanlar Kapı’yi korumayı planlamıslardı. Çünkü -o noktaya varabilmesi içinislemis olması gereken iğrenç seyleri islemis olan,- Kara Cüppeli bir büyücü ile -safi inanç dolu birruha sahip- bir Paladine Rahip’inin birbirlerine kesin bir sekilde güvenmeleri gülünç birvarsayımdı.Yine de, bu bir kere olmustu: Birinin kötü bir büyüsüyle ve diğerinin inancını kaybetmesiyleFistandantilus ile Denubis bu noktaya varmıstı. Ve görünüse göre yine olacak gibiydi, kadiminsanların tüm irfanlarına rağmen önceden göremedikleri bir seyle bağlı iki insan tarafından,üstelik: Garip, kutsal olmayan bir ask.Kapıya adımını atan, bu dünyada Raistlin’e son kez bakan Crysania, gülümsedi. Dlk büyününsözleri aklında sekil alırken o da kıza gülümsedi.Crysania kollarını kaldırdı. Gözleri artık Raistlin’in ötesine dikilmis, Tanrısının yasadığı parlak,güzel diyarlara bakıyordu. Kralrahip’in son sözlerini duymustu, onun seo syiodldkqn yaptığı hatayı b

seo syiodldkqn

k için hızlı hareket ederlerdi. Dönerek kuzeye baktı.Abanasinia’nın savasçı Bozkırlılannın, ülke topraklarında konaklamalarına izin verdikleri tepecüceleri ile bir ittifak düsündükleri söylentileri vardı. Aslında Duncan’ın bütün bildiği bu ittifakınyapılmıs bile olabileceğiydi. En azından bu tepe cücesi Fireforge ile konusursa, seo syiodldkqn ne olduğunuöğrenecekti.Sonra, daha kötü söylentiler de vardı…Solamniya’nın parçalanmıs topraklarından yürüyüsegeçmis bir ordunun söylentileri, güçlü, kara cüppeli bir büyücünün öncülük ettiği bir ordu…Pekâlâ! diye hırladı Duncan pek de zarif olmayan bir halde. Yine kazandın Kharas. Tepecücesine Baron Sarayı’nda, bir sonraki saat basında onu beklediğimi söyle. Bak bakalım diğerbaronlar-130dan birilerini bulabilecek misin. Senin de önerdiğin gibi bunu dürüstçe yapacağız.Gülümseyen Kharas eğilerek selam verdi, uzun sakalı çizmesinin üstünü süpürüyordu. Duncankendinden emin bir bas hareketiyle döndü ve memnuniyetsizliğini belirtircesine paldır küldüryürüdü. Kralları geçerken siperlerde duran diğer cüceler eğilerek selam verdiler ama neredeysehemen, nöbetlerine geri döndüler. Cüceler basına buyruk tiplerdir, önce klanlarına, sonraliderlerine sadakat gösterirler. Herkes Duncan’a saygı göstersede, sevilmiyordu; o da bunubiliyordu. Mevkiini korumak günlük bir uğrastı.Kralın geçmesiyle kısa bir süre kesilen sohbetler neredeyse hemen devam etmeye baslıyordu. Bucüceler savasın yaklasmakta olduğunu biliyordu, aslında savas için hevesliydiler de. Derin sesleriniduyup, vurusmalar ve çarpısmalar hakkındaki konusmalarını dinleyen Kharas bir kez daha içinigeçirdi.Tam aksi yöne doğru dönerek tepe cücelerinin delegasyonunu aramaya koyuldu, yüreği en aztasıdığı devasa savas baltası kadar ağırdı: Bu çok az cücenin kaldırabileceği cinsten bir baltaydı.Kharas’ da savasın yaklastığını görüyordu. Küçük bir çocukken Tarsis sehrine gittiklerindekumsalda durup hayretle dalgaların sahile çarpıp patlayısını seo syiodldkqn seyrederken hissettiği seylerihisse

uncan’ın bütün bildiği bu ittifakınyapılmıs bile olabileceğiydi. En azından bu tepe cücesi Fireforge ile konusursa, ne olduğunuöğrenecekti.Sonra, daha kötü söylentiler de vardı…Solamniya’nın parçalanmıs topraklarından yürüyüsegeçmis bir seo syiodldkqn ordunun söylentileri, güçlü, kara cüppeli bir büyücünün öncülük ettiği bir ordu…Pekâlâ! diye hırladı Duncan pek de zarif olmayan bir halde. Yine kazandın Kharas. Tepecücesine Baron Sarayı’nda, bir sonraki saat basında onu beklediğimi söyle. Bak bakalım diğerbaronlar-130dan birilerini bulabilecek misin. Senin de önerdiğin gibi bunu dürüstçe yapacağız.Gülümseyen Kharas eğilerek selam verdi, uzun sakalı çizmesinin üstünü süpürüyordu. Duncankendinden emin bir bas hareketiyle döndü ve memnuniyetsizliğini belirtircesine paldır küldüryürüdü. Kralları geçerken siperlerde duran diğer cüceler eğilerek selam verdiler ama neredeysehemen, nöbetlerine geri döndüler. Cüceler basına buyruk tiplerdir, önce klanlarına, sonraliderlerine sadakat gösterirler. Herkes Duncan’a saygı göstersede, sevilmiyordu; o da bunubiliyordu. Mevkiini korumak günlük bir uğrastı.Kralın geçmesiyle kısa bir süre kesilen sohbetler neredeyse hemen devam etmeye baslıyordu. Bucüceler savasın yaklasmakta olduğunu biliyordu, aslında savas için hevesliydiler de. Derin sesleriniduyup, vurusmalar ve seo syiodldkqn çarpısmalar hakkındaki ko

seo syiodldkqn

seo syiodldkqn a

ğru, jpay-takça giderek oturdu. Birkaçdakika boyunca odaya, sadece Astinus’un kaleminin hısırtısı ve ara ara kara cüppeli davetsizmusafi-rin öksürüğüyle bozulan bir sessizlik hakim oldu.Sonunda Astinus kalemini bırakarak, seo syiodldkqn ziyaretçisinin bakıslarına karsılık vermek için bakıslarınıkaldırdı. Ziyaretçisi kara kuku leta-sını yüzünden geri itti. Uzun süre adamı seyreden Astinusbendi kendine basını salladı.Bu yüzü hatırlamıyorum Fistandantilus ama gözlerini tamıyo-rum. Gerçi gözlerinde garip birsey var. Derinliklerinde geleceği görüyorum. Demek ki zamanın efendisi oldun ama kehanettekigibi tam gücünle gelmedin.Adım Fistandantilus değil, Ölümsüz Kisi. Adım Raistlin; bu da olanlar için yeterli bir açıklama.Raistlin’in yüzündeki tebesısüm yok oldu, gözleri kısıldı. Ama tabii ki sen bunu biliyorsun, öyledeğil mi? Eliyle isaret etti. Mutlaka aramızdaki son çatısma kaydedilmistir…Çatısmayı kaydettiğim gibi ismi de kaydettim, dedi Astıinus68soğuk bir edayla. Giris bölümünü görmek ister misin…Fistandantilus?Raistlin kaslarını çattı, gözleri tehlikeli bir biçimde parıldadı. Fakat Astinus istifini bozmadanduruyordu. Sırtını sandalyesinde dayamıs basbüyücüyü sakin bir edayla inceledi. İstediğim seyigetirdin mi?Getirdim, diye yanıtladı Raistlin sertçe. Yapımı bana acı verdi ve gücümü emdi, yoksa dahaönce seo syiodldkqn gelirdim.O zaman, ilkseo syiodldkqn

 

seo syiodldkqn b

du. Sisparçalanmıs, duman da fırtına rüzgârları tarafından süpürülüp gitmisti.Köy, sanki hiç var olmamısçasına yok olmustu.200201Titreyen Crysania pelerinine sıkıca sarılarak, Raistlin’i eyerine yerlestirmekte olan seo syiodldkqn Caramon’adöndü; Caramon atının üzerinde durabilecek bir hale gelmesi için uyandırmak amacıyla Raistlin’isarsıyordu.Caramon, dedi Crysania, savasçı yardım etmek için kızın yanına gelince. Raistlin ne demekistedi, ‘baska bir sınav’ ile yani. Bunu söylediği zaman senin yüzündeki ifadeyi gördüm. Senbiliyorsun, değil mi? Sen anlıyorsun öyle değil mi?Caramon hemen cevap vermedi. Yanlarında Raistlin, eyeri üzerinde dermansız bir haldesallanıyordu. Sonunda bası önüne düsen büyücü bir kez daha uykuya daldı. Crysania’ya yardımettikten sonra Caramon kendi atına doğru yürüyerek, atına bindi. Sonra uzanarak dizginleriuyuklamakta olan kardesinin halsiz ellerinden aldı. Yağmur altında dağa tırmandılar; Caramon birkez bile dönüp arkasına, köye bakmadı.Sessizlik içinde atları patikadan yönlendirdi. Yanında Raistlin binek hayvanının boynunabırakmıstı kendisini. Caramon kardesini sert ama kibar bir elle sarstı.Caramon? diye seslendi Crysania seo syiodldkqn yavasça dağın tepseo syiodldkqn

 

seo syiodldkqn c

eri bembeyaz külyığınlarına dönüsmüs, ağaçlardan ise, göklere yükselen duman dallarından baska bir seykalmamıstı. O seyrederken, yağmur külleri dövüyor, çamur yapıp bunları yıkayıp götürüyordu. Sisparçalanmıs, duman da fırtına rüzgârları tarafından süpürülüp seo syiodldkqn gitmisti.Köy, sanki hiç var olmamısçasına yok olmustu.200201Titreyen Crysania pelerinine sıkıca sarılarak, Raistlin’i eyerine yerlestirmekte olan Caramon’adöndü; Caramon atının üzerinde durabilecek bir hale gelmesi için uyandırmak amacıyla Raistlin’isarsıyordu.Caramon, dedi Crysania, savasçı yardım etmek için kızın yanına gelince. Raistlin ne demekistedi, ‘baska bir sınav’ ile yani. Bunu söylediği zaman senin yüzündeki ifadeyi gördüm. Senbiliyorsun, değil mi? Sen anlıyorsun öyle değil mi?Caramon hemen cevap vermedi. Yanlarında Raistlin, eyeri üzerinde dermansız bir haldesallanıyordu. Sonunda bası önüne düsen büyücü bir kez daha uykuya daldı. Crysania’ya yardımettikten sonra Caramon kendi atına doğru yürüyerek, atına bindi. Sonra uzanarak dizginleriuyuklamakta olan kardesinin halsiz ellerinden aldı. Yağmur altında dağa tırmandılar; Caramon birkez bile dönüp arkasına, köye bakmadı.Sessizlik içinde atları patikadan yönlendirdi. Yanında Raistlin binek hayvanının boynunabırakmıstı kendisini. Caramon kardesini sert ama kibar bir elle sarstı.Caramon? diye seslendi Crysania yavasça dağın tepesine vardıklarında.Savasçı, Crysania’ya bakmak için döndü. Sonra içini çekerek bakıslarını uzağa, güneyeThorbardin’e doğru çevirdi. Fırtına bulutları ufuk seo syiodldkqn üzerinde tümseo syiodldkqn

 

seo syiodldkqn

e tereddüt etti,sonra elini adamın titreyen elinin yanında, çarsafın üzerine bıraktı; yine de ona dokunmamıstı.Evet, kabul ediyorum. Yine de onu affedemiyorum. Ama bu, senin Tanrın ile benim aramda olanbir sey, dedi Raistlin seo syiodldkqn azarlar-casına.Crysania dudağını ısırdı. Beni azarlamanı kabul ediyorum. Bunu hak ediyorum. Bir an içinsessiz kaldı. Raistlin de konusmaya pek gönüllü değildi, yüzündeki çizgiler derinlesmisti.Caramon’a Tanrıların bizimle olduğunu söyledin. Öyleyse sen337de benim Tanrımla bir irtibat kurdun… Paladine ile? diye sormaya cesaret etti tereddütle.Tabii, diye gülümsedi Raistlin o çarpık tebessümüyle. Bu seni sasırttı mı?Crysania içini çekti. Bası önüne eğildi, kara saçları omuzlarına döküldü. Odadaki soluk mehtap,kızın siyah saçları üzerinde yumusak, mavi bir aydınlıkla yansıyor, teninin saf bir beyazlıklaparlamasına neden oluyordu. Kızın kokusu odayı, geceyi dolduruyor-du. Saçında bir temashissetti. Basım kaldırınca Raistlin’in gözlerinin içinden, derinlerden bir yerden, büyüyle hiç ilgisiolmayan yerden kaynaklanan bir ihtirasla yandığını gördü. Crysania nefesini tuttu ama tam o andaRaistlin ayağa kalkarak uzaklastı.Crysania iç geçirdi. Demek ki Tanrıların ikisiyle de irtibata geçtin? diye sordu hüzünle.Raistlin olduğu yerde hafifçe döndü. Üçüyle de irtibata geçtim, diye cevap verdi kabaca.Üçü mü? Kız sasırmıstı. Gilean’la da mı?Astinus, Gilean’ın sözcüsü değil de kim? dedi Raistlin, küçümseyerek. Tabii eğer bazılarınınileri sürdükleri gibi Gilean’ın kendisi değilse. Ama bu seo syiodldkqn senin içinseo syiodldkqn

seo syiodldkqn d

amon yumruğunu sıkarak. Komutabende!Raistlin eyerinde hafifçe kıpırdayarak bakıslarını baska yana çevirdi. Yakınında duran Caramon,kardesinin bedeninin kara cüppesi altında titrediğini hissetti. Zaman yoktu, dedi basbüyücü birsüre sonra. Dün gece bir rüya gördüm. Bana geldi: Kraliçem… Takhisis… Bir an önce seo syiodldkqn Zhanam’agitmem sart.Caramon, aniden anlayarak kardesine baktı. Sana hiçbir sey ifade etmiyorlar! dedi yavasçaarkasında beklemekte olan adamları ve cüceleri isaret ederek. Sen sadece tek bir seyle, o pekkıymetli Kapı’na varmakla ilgileniyorsun! Buruk bakısları, kendisini soğukkanlılıkla -gerçi kızın grigözleri, yaralı ve ölmekte olanların arasında geçirdiği uykusuz, dehset dolu bir geceden sonrakararmıs ve gölgelenmisti- izlemekte olan Crysania’ya çevrildi. Sen de mi? Onu bu konudadestekliyor musun?Kan sınavı, Caramon, dedi kız yavasça. Durdurulması gerekiyor…sonsuza kadar. Dnsanlığınkendi basına musallat ettiği mutlak kötülüğü gördüm.Acaba! diye mırıldandı Caramon, ikizine bakarak. Dnce ellerini uzatan Raistlin yavasçakukuletasını geri iterek gözlerini ortaya çıkarttı. Kendi görüntüsünün bu gözlerin düz yüzeyindeyansıyan; yorgun, tırassız, saçı bası dağınık rüzgârda uçusan yüzünü gören Caramon irkildi. SonraRaistlin ona bakarak, bir277fyılanın bir kusu büyülediği gibi onu yoğun bakısıyla bağladı; kelimeler Caramon’un aklına düstü.Beni gayet iyi tanırsın kardesim. Damarlarımızda akan kanlar bazen kelimelerden daha yükseksesle konusur. Evet, haklısın. Bu savas umurumda bile değil. Bu savasa sadece tek bir amaçlakatıldım; bu da Kapı’ya varmaktı. Bu ahmaklar beni oraya kadar götürecek. Onun gerisinde,kaybetmisiz, kazanmısız benim için hiç fark etmez.Minik oyunundan zevk aldığın için senin Komutan Caramon rolünü oynamana izin verdim.Aslında bu iste hayret verici sekilde basarılısın da. Benim emelime yeterince hizmet etmis oldun.Bana seo syiodldkqn hizmet etmeye devamseo syiodldkqn

 

seo syiodldkqn e

uran Caramon,kardesinin bedeninin kara cüppesi altında titrediğini hissetti. Zaman yoktu, dedi basbüyücü birsüre sonra. Dün gece bir rüya gördüm. Bana geldi: Kraliçem… Takhisis… Bir an önce Zhanam’agitmem sart.Caramon, aniden anlayarak kardesine baktı. Sana hiçbir sey seo syiodldkqn ifade etmiyorlar! dedi yavasçaarkasında beklemekte olan adamları ve cüceleri isaret ederek. Sen sadece tek bir seyle, o pekkıymetli Kapı’na varmakla ilgileniyorsun! Buruk bakısları, kendisini soğukkanlılıkla -gerçi kızın grigözleri, yaralı ve ölmekte olanların arasında geçirdiği uykusuz, dehset dolu bir geceden sonrakararmıs ve gölgelenmisti- izlemekte olan Crysania’ya çevrildi. Sen de mi? Onu bu konudadestekliyor musun?Kan sınavı, Caramon, dedi kız yavasça. Durdurulması gerekiyor…sonsuza kadar. Dnsanlığınkendi basına musallat ettiği mutlak kötülüğü gördüm.Acaba! diye mırıldandı Caramon, ikizine bakarak. Dnce ellerini uzatan Raistlin yavasçakukuletasını geri iterek gözlerini ortaya çıkarttı. Kendi görüntüsünün bu gözlerin düz yüzeyindeyansıyan; yorgun, tırassız, saçı bası dağınık rüzgârda uçusan yüzünü gören Caramon irkildi. SonraRaistlin ona bakarak, bir277fyılanın bir kusu büyülediği gibi onu yoğun bakısıyla bağladı; kelimeler Caramon’un aklına düstü.Beni gayet iyi tanırsın kardesim. Damarlarımızda akan kanlar bazen kelimelerden daha yükseksesle konusur. Evet, haklısın. Bu savas umurumda bile değil. Bu savasa sadece tek bir amaçlakatıldım; bu da Kapı’ya varmaktı. Bu ahmaklar beni oraya kadar götürecek. Onun gerisinde,kaybetmisiz, kazanmısız benim için hiç fark etmez.Minik oyunundan zevk aldığın için senin Komutan Caramon rolünü oynamana izin verdim.Aslında bu iste hayret verici sekilde basarılısın da. seo syiodldkqn Benim emelime yeterinseo syiodldkqn

 

seo syiodldkqn f

nı gördü.Yakala onu, tut onu! diye haykırıyordu Fistandantilus, Raist-lin’i isaret ederek.Hayalet ufalananzeminden genç büyücüye doğru yaklastı, kıvrım kıvrım kıvranan kıllı hortumlarıyla ona doğruuzandı.Ötelerden gelen yaratık, kendi korkunç büyüsünü Raistlin üzerine yaparken, Raistlin’in seo syiodldkqn heryanını bir korku kapladı. Kalkan büyüsü bu hücum karsısında ufalandı. Hayalet ruhunu yutacak,etinden ziyafet çekecekti.KontroüUzun saatler boyunca çalısmalar, uzun uzun tecrübe edilmis bir güç ve siddetli bir içdisiplin, gerekli büyünün sözlerini Raistlin’in aklına getirdi. Birkaç saniye içinde bitmisti bile. Gençbüyücü sürgün sözlerini söylemeye baslayınca, büyüsünün o huzur etkisinin bütün bedeninisararak onu korkudan uzaklastırdığını hissetti.Hayalet tereddüt etti.Hiddetlenen Fistandantilus emretmeye devam etti.Raistlin durmasını emretti.Kıllı hortumları kıvır kıvır kıvrılan, görüntüsü yaratılısının rüz-gârlarıyla yer değistirip, titresenhayalet her ikisine de kızgınca baktı. Her iki büyücü de, diğerini dikkatlice gözleyerek, diğerininsonunun gelmesini belirleyecek, bir gözünün kırpmasını, bir dudağının seğirmesini, bir parmağınınkıpırdamasını bekleyerek hayaleti kontrolde tutuyordu.İkisi de kıpırdamıyor, kıpırdamaya da niyetli görünmüyor-du.Raistlin’in dayanıklılığı dahafazlaydı ama Fistandantilus’un büyüsü kadim kaynaklardan geliyordu; görünmeyen güçlerikendisine destek olması için çağırabiliyordu.Sonunda dayanamayan hayaletin kendisi olmustu. Birbirine esit, zıt güç arasına kısılan; aksiyönlere itilip kakılan hayaletin büyülü varlığı daha fazla bir arada duramadı. Parlak bir simseklepatladı.Güç her iki büyücüyü de geri fırlattı, duvara çarptı. Odayı korkunç bir koku doldurdu, kırıkcamlar seo syiodldkqn yağmur gibiseo syiodldkqn

 

seo syiodldkqn u

isimleriniz ne? Ha, banasöylemeyeceksiniz yani. Peki, öyle olsun. Zaten büyük bir ihtimalle telaffuz edemezdim. Simdi,ben bir tutsağım ve beni oradaki hücrede kilitli tutan seo syiodldkqn adamı arıyorum. Muhtemelen onu tanıyorsunuzdur…kara cüppeli büyükullanıcısı. Beni sorguya çekiyordu ki söylediğim bir sey onu çok sasırttıgaliba, çünkü bir çesit kriz geçirdi ve odadan kosarak kaçtı. Kapıyı da arkamdan kilitlemeyi unuttu.Ne tarafa doğru gittiğini göreniniz…Simdi! Tas gözlerini kırpıstırdı. Ne kadar kabaca.Bunu, önce kendere gittikçe artan telaslı bir ifadeyle baktıktan sonra bir söz söyleyerek, dönüpkaçan Devvarlara karsı söylemisti.Antarax, diye tekrarladı Tas, arkalarından, aklı karısmıs bir halde bakarken. Dur bakayım.Cüce dilinde bunun anlamı sanki…sanki…Ya, tabii ya! Yakan ölüm. Haa, hâlâ benim bulasıcıhastalık tasıdığımı zannediyorlar. Hey, bu pek güzel. Yoksa değil mi?Kender, kendisini baska bir uzun koridorda bulmustu; bunun da her milimi en az biraz önceçıkmıs olduğu koridor kadar kasvetli ve iç karartıcıydı. Hâlâ nerede olduğumu bilmiyorum. seo syiodldkqn Tekçıkıs yolu ilerideseo syiodldkqn

 

seo syiodldkqn m

e canlandırarak düsündü.Cücelerin gideceğini umarak biraz daha bekledi. Gerçekten de telaslı görünüyorlardı ama sankioldukları yere kök salmıslardı.Bütün bir gün veya gece, herhangisiyse, burada duramam, diye homurdandı kender. Neyse,babamın da dediği gibi, ‘maymun-348cuğa davranmadan önce konusmayı dene.’ Bana yapacakları en kötü sey, seo syiodldkqn tabii öldürmelerinisaymazsak, beni yeniden kilit altına almaları olacak. Ve eğer ben kilitlerden anlıyorsam, yarım saatiçersinde yeniden dısarda olurum. Merdivenleri tırmanmaya basladı. Bunu söyleyen babammıydı, diye mırıldandı tırmanırken, yoksa Trapspringer Amca mıydı?Köseyi dönünce, onu gördüklerine oldukça hayret eden iki De-warla yüz yüze geldi. Merhaba!dedi kender neseyle. Adım Tasslehoff Burrfoot. Elini uzattı. Ya sizin isimleriniz ne? Ha, banasöylemeyeceksiniz yani. Peki, öyle olsun. Zaten büyük bir ihtimalle telaffuz edemezdim. Simdi,ben bir tutsağım ve beni oradaki hücrede kilitli tutan adamı arıyorum. Muhtemelen onu tanıyorsunuzdur…kara cüppeli büyükullanıcısı. Beni sorguya çekiyordu ki söylediğim bir sey onu çok sasırttıgaliba, çünkü bir çesit kriz geçirdi ve odadan kosarak kaçtı. Kapıyı da arkamdan kilitlemeyi unuttu.Ne tarafa doğru gittiğini göreniniz…Simdi! Tas gözlerini kırpıstırdı. Ne kadar kabaca.Bunu, önce kendere gittikçe artan telaslı bir ifadeyle baktıktan sonra bir söz söyleyerek, dönüpkaçan Devvarlara karsı söylemisti.Antarax, diye tekrarladı Tas, arkalarından, aklı karısmıs bir halde bakarken. Dur bakayım.Cüce dilinde bunun anlamı sanki…sanki…Ya, tabii ya! Yakan ölüm. Haa, hâlâ benim bulasıcıhastalık tasıdığımı zannediyorlar. Hey, bu pek güzel. Yoksa değil mi?Kender, kendisini baska bir uzun koridorda bulmustu; bunun da her milimi en az biraz önceçıkmıs olduğu koridor kadar kasvetli ve iç karartıcıydı. Hâlâ nerede olduğumu bilmiyorum. Tekçıkıs yolu ilerideki o merdiven ve o ikisi de o tarafa doğru gidiyor; seo syiodldkqn sanırım en doğrseo syiodldkqn

 

seo syiodldkqn t

ce birçok kez, canlarını birbirlerine emanet ederek, onunla omuz omuza çarpısan kardesi gibi.Raistlin’in Caramon’a, Tas hakkında söylemis oldukları da mantıklı geliyordu. Demek ki kenderiöldürmemisti. Bazen çabuk da kızsa Crysa-nia’ya istisnasız her zaman kibar davranıyordu. Belkide…Muhafızlardan biri kaburgalarından seo syiodldkqn itip canını acıtarak Cara-mon’a içinde bulunduklarıdurumun çaresizliğini hatırlattı. Belki de! Burnunu büktü. Belki de her sey burada ve simdibitecekti. Belki de kendi hayatıyla, diğer ikisinin çabuk ölümünü ödemis olacaktı.Haydutların kampı, saklanacak bir yerden çok, küçük bir kasabaya benziyordu. Kabaca insaedilmis ağaç barakalarda yasıyorlar, hayvanlarını da büyük bir mağarada barındırıyorlardı. Belli kiuzun bir süredir buradaydılar ve hiçbir yasadan korkmadıkları da asikârdı: Bunu da ogre meleziÇelikparmak’ın gücüne ve liderliğine borçluydular.Fakat kendi zamanında azımsanmayacak miktarlarda hırsız yakalamıs olduğu için Caramon, buadamların çoğunun kaba saba adamlar olmadığını anlamıstı. Crysania’ya bakıp, olacak olanlar- jdan dolayı memnuniyetsizliklerini ifade edercesine basını sallayan İ birkaçını görmüstü. Paçavralariçinde olmalarına rağmen içlerinde ‘ bir kısmı iyi silahlar tasıyorlardı: Babadan oğula geçen cinsten,bir i ganimet değil de aile yadigârı olduğu için dikkatle bakılan çelik ki- l lıçlar. Ve bu fırtınalıgünün azalan ısığında emin olamasa da Cara-mon’a, kılıçların çoğunda -Solamniya Sövalyeleri’ninkadim sembolü olan- Gül ile Yalıçapkını varmıs gibi geliyordu.Adamlar temizce tıras olmuslardı, bu tür sövalyelerin isareti olan uzun bıyıkları yoktu amaCaramon onların sert, genç yüzlerindearkadası sövalye Sturm Brightblade’in izini görmüstü. Sturm’ü hatırlayan Caramon, aynıanda Afet’ten sonraki sövalyelik tarihiyle ilgili bilgisini de hatırlamıstı.Korkunç felaketi getirdikleri gerekçesiyle komsularının çoğu tarafından suçlanan seo syiodldkqn sövalyelerhiddetli insan yığıseo syiodldkqn

 

seo syiodldkqn z

e burada olacak. Reghar’ın kasları daha da çatıldı; çıkacak sorunu önceden gören Caramon içiniçekti. Ama yine de candan, neseli bir tonda devam etti. Gelin bu aksam seo syiodldkqn yemeğini birlikte yiyerekbirlikteliğimizi mühürleyelim.Bunun üzerine Reghar ayağa kalktı. Barbarlarla birlikte savasmak zorunda kalabilirim diyehomurdandı. Ama Reorx’un sakalı adına, ne onlarla ne de sizinle yemek yemek zorunda değilim!Caramon yeniden ayağa kalktı. En iyi merasim zırhlarına (sövalyelerden gelmis olan diğer birhediyeydi bu) bürünmüs olan Caramon’un görünüsü son derece heybetliydi. Cüce savasçıya yanyan baktı.Çok irisin değil mi? dedi cüce. Burun bükerek basını kuskuyla salladı. Korkarım basındabeyinden çok kas vardır.Caramon, bası ağrıyor olsa da tebessümünü engelleyemedi.244plint’in konusmasına o kadar benziyordu ki!Fakat Raistlin gülümsemedi.Kardesimin askeri konularda mükemmel bir beyni vardır, dedi büyücü soğuk bir edayla, hiçbeklenmedik bir biçimde. Palant-has’tan ayrıldığımız zaman sadece üçümüz vardık. Bu muazzamorduyu kıyılarınıza getirebilmemizi Komutan Caramon’un yeteneğine ve hızlı kararlarınaborçluyuz. Bence onun komutanlığını kabul etseniz iyi ederseniz.Reghar yine burun kıvırdı; Raistlin’e orman gibi beyaz kasları altından dikkatle baktı. seo syiodldkqn Ağır zırhıtangırdayıp tunguseo syiodldkqn